26 Eylül 2007 Çarşamba

YARIM KALAN HİKAYENİN DEVAMI :)

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmak nasip oldu sonunda...
Tatil hikayesini yazmaya başlarken hala tatildeydik ama çalışmaya başlayınca bir daha sadece gelen yorumları okuyabildik... Şimdi hikayenin devamı...



O gün bizim için cidden sıkıcı geçen truva ziyaretinden sonra ailecek (hatta kısmen sülalecek) deniz kıyısı ile ormanın birleştiği Güzelyalı'da piknik yapmaya gittik...



Atikem bizden uzaklarda arabasında uyuyor gölgede...

Niye mi çünkü Prensesimiz çıt edince bile uyanabiliyor...


Zaten bu yüzden fazla fotoğrafta yok... Atike uyumadığı zamanlarda yakılan mangalın ve yapılan diğer aktivitelerin fotoğrafları Ben Kızım ile sürekli hemhal olduğum ve fotoğrafçımız da Bendeniz olduğu için yok...
Sahilde kahvaltı idi, Teyzeydi, truva idi, piknikti derken yorulmuş ve tükenmiş olmamız gerekirken doymuyor ve Eşimin Teyzesine gidiyoruz... Eşimin Annanesi de orada...

Ama ne yazıkki Atike Hanım beni sadece ikinciye görüştüğüm Teyzemlerin evinde bir odaya yalnız hapsediyor... Ve yine bu yüzden fotoğraf yok...
Ve bir sonraki günde benim merakım dolayısı ile meşhur aynalı çarşıdayız... Ben aynalı çarşı deyince büyüüüük ve tarih kokan, görünce beni en azından birazda olsa hayran bırakacak bir çarşı bekliyordum aslında....



Burası biraz daha donuk, içindeki aynanın üzerine yazılmış olan şiir dışında ne içinde satılanlarla, ne de sunuluşu ile tarih kokmayan ve belki de en önemlisi küçücük bir çarşı(!)...


Ama yine de Kızımın Babaannesi ile bir hatıra fotoğrafını çektik...


Ve Çanakkaleden hatıralarımızda gülümseme ile beraber kalan diğer kareler...


Babamızın Teyzesi....


Babaannemiz ve yine Teyzemiz...
Çanakkalede de herhalde 3 gün kalıp tekrar Atike ne yapar korkuları ile yola koyulduk Tekirdağ'a doğru...

Sabah çıktığımız yolda Vapur, Gelibolu, Keşan, Malkara, Tekirdağ derken Atike Hanım hemen hemen sürekli uyuyor... Ta ki Tekirdağ'dan ilçesi Muratlı'ya giderken (ki arası çok şükür sadece 20-25 km) Atike uyanıyor ve artık ben acıktım diyor...

Halamızında hatırı kalmasın diye uğradığımız bu ilçede zaten toplam 2 3 saat kalıyoruz... Dinleniyor, güzel bir yemekle karnımızı doyuruyor (Ellerine sağlık halacığım...) ve bu sefer fotoğraf çekmeyi unutmuyoruz...

Soldaki Atike ve sağdaki Halam'ın Atike ile hemen hemen aynı zamanda doğan torunu Yağız;


Bir süre sonra herhalde tanışıp kaynaşıp el sıkışıyorlar...







Halamızın Kızı Sibel Abla, Halamız ve Yağız'ın abisi Yiğit, Halamızın Gelini ve Yağız, Ben ve Atikem ve Eşim, nerede ise herkese bir çocuk düşecek...

Ve artık İstanbul'a doğru evim evim güzel evim türküleri söyleyerek, altın kafese konan kuşu takdir ederek, tatil mi yorucu idi yoksa çalışmak mı diye düşünerek yola çıkıyoruz...

Toplamda aslında sadece 5 gün süren tatilimizin yazısı 2 ay sürdü... Sonrası... nasipse yazarız inşallah...