5 Kasım 2008 Çarşamba

Tembel Anne geri döndü...


O kadar uzun süre ara verdim ki, ne yazacağım, nereden başlayacağım hiç bilmiyorum.. Hele bu fotoğrafların çekildiği zamanları net hatırlamak tümüyle imkansız gibi.. Neyse ben "bismillah" deyip bir ucundan başlayayım bu işe... Fotoğraflar yaza ait.. Aylardan Ağustos... İstanbul yanmakta, bizim kuzu da üstüne başına birşey giydirmeme konusunda inatçı mı inatçı....

Tupper'larımla oyun oynuyor... Zaten yaz boyu en favori oyunu mutfak eşyaları ile oyun oynamaktı.. Sabah gözünü açıp doğru mutfağa gidiyor, dolap kapılarını açmaya başlıyordu.. Artık rüyasında ne görüyorsa..


Burda bir türlü rast getirip net çekemedim. Anlaşılamasa da baskülün üzerine oturuyor.. çocuğun kilosuna bakıp bakıp durduğumdan bunun güzel bişey olduğuna hükmetti yavrucak, gidip gidip üzerine oturuyor.. Biz de "aaaa kızım şu kadar kilo olmuş" yerine "aaaa yine hiçbir değişiklik yok" demekle yetiniyoruz..


Minik yarasam benim.. Arkadan da ışık allı morlu gelince iyice egzantrik bir hava oluşmuş... Bizim kıyafetlerimizi denemeyi de adet etmişti ama bu huyu da bir müddet sürüp bitti.




Gelelim gezme maceralarımıza... Ankara'ya gidiş yolundayız, bizimkine tahsis edilmiş yeni koltuğumuz. Sevdi şükür.. Çok uzun süredir kucakta taşıdığım için koltuğa alışamaz diye korkuyordum ama neyseki korktuğum gibi olmadı.. Koltuğunda oturmayı seviyor.. Ama bir süre tabi.. Çok uzun oturma meselesi hala gündemimize giremedi.. Ne zaman girer şimdilik belli değil..





Veee Ankara'dayız. Kuaybe teyzemize gidip Yusufçukla oyun oynama hayallerimiz suya düştü... Biz de (kubişim bu parkı tanıyabildin mi acaba) Kuaybe teyzemizin evinin yakınlarındaki bir parkta kuzucuğumla oturup oyunlar oynadık...






Bu parkı çok sevdik.. En azından güneşin insanın tepesini kavurduğu bir park değil.. Gölgede oturmak çok keyifliydi...







Otur otur nereye kadar, sonra sıkıldık başladık gezmeye..









Parkta oyun oynayan abileri seyrettik, onlara kendimizce laf attık.. Hiçbiri anlamadı tabi:)








Tam oarak nasıl kayıyorsunuz bana da göstersenize.. Çok hoşuma gitti, ben de yapabilir miyim?









Biraz da şu çitleri inceliyeyim... Atlanır mı acaba burdan.. Dur bi deneyeyim:)











Şu an için parkta yapabildiğim tek şey sallanmak.. Ondan da bir süre sonra sıkılıveriyorum...












Çimlerin üzerine battaniyemizi atıp bir güzel güneşlendik.. Başına güneş geçmesinden korktum ama şapkasını bir türlü kafasında tutamadım.. "Sıkıntılı Şaziyem" benim.. Dayanamaz öyle sıkıntıya gelmeye..













Bu da dışarda başına gelmiş ilk kazanın ilk çiziği.. Ev içinde türlü kazalarımız oldu ama açık alanda başımıza gelen ilk çizik.. Aslında canı acıdı ama benim nedense hoşuma gitti... Kızım daha bir büyümüş göründü gözümde.. Artık çimde kumda oynayabiliyor oluşu belki de hoşuma gitti..




gelelim ekim ayı sonu itibariyle kızım yeni hallerine.. en son yazdığımdan beri o kadar hızlı gelişmelerimiz olduki neyi yazacağımı kesinlikle bilemiyorum.. çoğu kelimesi bir kaç evre bile değiştirdi.. ve ben ne yazıki bunları bir yere not etmediğim için çoğunu hatırlamıyorum ama en azından şimdiki durumun buraya bir kaydedivereyim ...
şu an kızım tam bir buçuk yaşında. hala anne sütü alıyor ve bu benim gecelerimi tam anlamıyla mahvediyor ama nasıl bir duygusal bağsa bu nezaman nasıl vazgeçerim bilemiyorum. sadece kızımı düşündüğümden değil aslında kendimi de düşündüğümden ..ama doktorumuz 20. ayında bırakın dedi.. ben hiç ihtimal vermedim ama bakalm 20. ayı geldiğinde nasıl olacağız.. ama şimdilik uyukusuz gecelerle devam ediyoruz..
kelimeleri herçen gün gelişiyor. artık şunu de dedğimde birşekilde bana karşılık vermeye çalışıyor eskiden. dediğini derdi diyemedikleri için herhangi bir çaba göstermezdi artık çabası gayet net görülebiliyor..

anne baba dede zaten diyebiliyordu.. hala baba yerine çoğu zaman aba diyor.. belki de aba demeyi daha çok sevdiğindendir... bu aralar teyze demeye başladı.. o kadar hoş bir şekilde teyze diyorki her defgasında çok mutlu oluyorum beni öyle görmek hoşuna gidiyor ki teyze demeyi o da seviyor dedikten sonrada yüzünde muhteşem bir gülümseme belriyor.. bu ralar dayı kelimesi de daha anlaşılır olmaya başladı...araba için de brmmm gibi bir dudak hareketi var şimdilik...

yazı tahtası var.. şu altındaki aparat çekilince yazdığınız şeylerin silindiği.. atikenin onunla oynayacağına hiç ihtimal vermedim aslında.. o kadar çok oyuncağı verki hiç oynamadığı.. ama çok sevdi nerdyse iki aydır her akşam onunla oynuyor.. yazı yazmayı çok seviyor.. kağıt ve kalemi de deniyeyim dedim ama direk halı ve duvarları çizmeye dönüştü iş. verince alamama da eklenince yine yazı tahtasına döndük.. görünürdeki bütün kalemleri de kaldırdık.. görünce istediğini mutlaka alma alınca da mutlak surette vermeme huyu olduğu için n iyisi görmemesini sağlamak... diğer kısmı çok beceremiyorum genelde....